POLİTİKA 

ATATÜRK’TE KURTULUŞUN ‘İLK HİSS-İ TEŞEBBÜSÜ’ NEDEN ADANA’DA DOĞMUŞTU?

Mustafa Kemal, Adana’yla ilk kez Çanakkale Savaşı’nda tanıştı. Savaşa Adana’dan katılan askerlerin gözü daha bir karaydı. Sıcakkanlılardı, dobra ve yiğittiler. Bir de Adana sözünü yaralı çadırlarında duyuyordu. Zira Çanakkale Savaşı’nda tüm yaralıların sargı bezi ve pamuğu Osmanlı’nın tek sanayi şehri olan, iplik ve bez fabrikalarıyla dolu Adana’dan geliyordu.

Mustafa Kemal, Adana’ya ilk kez Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı devralmak üzere “Tümgeneral” olarak 31 Ekim 1918 tarihinde geldi. “Cumhurbaşkanı” olarak son gelişi ise 24 Mayıs 1938’de “Şahsi meselem” dediği Hatay içindi. “Tümgeneral”, “Büyük Millet Meclisi Başkanı” ve “Cumhurbaşkanı” olarak tam 9 kez Adana’yı ziyaret etti. 15 Mart 1923’te üçüncü kez Adana ziyaretini 45 günlük evliyken Latife Hanım’la birlikte yaptı. “Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da doğmuştur” sözünü de bu ziyaretinde söyledi. Haklıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nu tarihin tozlu raflarına kaldıran Mondros Mütarekesi’nin maddelerini Adana’da öğrenmişti. O dönemde kaldığı 11 gün, Adanalılarla birlikte Milli Mücadele’yi kafasında, burada şekillendirmişti. 13 Ocak 1925 tarihinde Adana Belediyesi Meclisi kararı ile fahri hemşeri olarak resmen Adanalı oldu. Kurtuluş ve Cumhuriyet’in ilanı sonrası Adana ziyaretlerinin hemen hepsinde tarım ve sanayide kalkınma hamlelerini içeren temasları olacaktı. O, Adana’yı da Çukurova’nın bereketli topraklarını da bir başka seviyordu…

MUSTAFA KEMAL PAŞA MURAD OTEL’DE

Tarih 26 Ekim 1918. Henüz Mondros Mütarekesi’nin imzasına 4 gün var.

Kandırılmış Araplarla birlikte Şerif Hüseyin’e bağlı birlikler Adana’ya doğru ilerliyor.

Bir tümgeneral… Kilis’in güneyinde, yani Katma’da bu orduyu durdurmayı başarıyor.

Bu komutan, henüz 37 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa… Böylece İngilizlerin Adana hevesi kursaklarında kalıyor. Bu arada Yıldırım Orduları’nın Alman komutanı Liman von Sanders, Adana’da, Murad Otel’de kalıyor. Dönemin Bahriye Nazırı Rauf Bey’in Osmanlı İmparatorluğu’nu bitiren Mondros Mütarekesi’ne imza attığı saatlerde Mustafa Kemal Paşa, dolma tekerli bir arabayla yolda… Mustafa Kemal, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin imza edilmesinden bir gün sonra Adana’ya geliyor.

“KABAHAT SİZİN DEĞİL…”

O’nun geldiği gün Alman Komutan Liman von Sanders, Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı Mustafa Kemal Paşa’ya devrediyor. Devir teslim töreninde Alman komutan söyle diyor:

Ekselans, sizi Anafartalar’dan tanıyorum. Çanakkale Savaşı’nda bazı hamlelerim konusunda sizinle anlaşamamıştım. Ancak öngörülerinizde hep haklı çıkmıştınız… Osmanlı’nın bu büyük felaketine, yenilgisine üzülmemek elde değil. Ancak ben bir tek şeyle teselli buluyorum. Kumandanlığı size bırakmakta… Bu andan itibaren komutan sizsiniz. Emir, yetki sizdedir. Ben şu an misafirinizim.

Mustafa Kemal’in Sanders’e verdiği yanıt da asildir:

Müsterih olunuz. Sizde hiçbir kusur ve kabahat düşünmüyorum. Kusur ve kabahatin büyüğü, sizi mensup olmadığınız bir milletin orduları başına getirenlerdedir.

SANDERS UĞURLANIYOR

Bu görüşme sonrası Mustafa Kemal, Alman komutanı Adana garından uğurladı.

Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı aldığında Mondros Mütarekesi’nin maddelerini Adana postanesinde telgrafla öğrendi.

Mütarekenin koşulları çok ağırdı. Muallak bölümleri daha sinir bozucuydu.

7’nci madde işgal kuvvetlerinin kendilerini tehlikede hissettikleri an istediği şehri işgal edebilecekleri maddesi bu mütarekenin aslında bir mütareke olmadığını teyit ediyordu.

Nitekim öyle oldu. Bir İngiliz gemisi İskenderun’a asker çıkarmaya hazırlanıyordu.

Mustafa Kemal Paşa, Adana postanesinde bir taraftan harbiye nazırıyla diğer taraftan dönemin genelkurmay başkanı ve sadrazamla telgraf düellosuna girmişti.

Anlaşmanın Anadolu’nun topyekûn işgalini beraberinde getireceğini, muallak kısımlarının izahını, galip devletlerin her söylediklerine boyun eğmenin doğru olmadığını yazıyor ancak karşılığında cevaplar hep “İngilizleri daha fazla kızdırmayalım” mahiyetinde oluyordu.

ŞAKİRPAŞA KONAĞI

Mustafa Kemal bir taraftan ordusu ve payitaht arasında telgraf görüşmelerini yaparken diğer taraftan da bulunduğu şehir olan Adana’nın ileri gelenleriyle toplantılar yapmaya başlamıştı.

Cihan Harbi bitti” diyenlere içinden belki de “Harb-i kebir bitmiştir, harb-i sagir başlayacaktır” diyordu ve bu çerçevede Adanalılara hazır olmalarını anlatıyordu.

Bu kapsamda Şakirpaşa Konağı çok önemlidir. Mustafa Kemal’in 11 gün kaldığı Adana’da şehrin ileri gelenleriyle bu konakta gizli toplantılar yaptı.

MİLLİ MÜCADELE BAŞLIYOR

8 Kasım 1918 Cuma gecesi…

İkinci Ordu Komutanı Nihat Paşa, Merkez Komutanı Hulusi (Akdağ) Paşa, Nalbantzade Ahmet Bey, Askeri İmalathaneler Müdürü Ahmet Remzi Bey (Yeni Adana gazetesini kuracak kişi), Ramazanoğlu Kadri Bey, Mücavirzade Mustafa Efendi, İsmail Sefa (Özler) Bey; Mustafa Kemal Paşa başkanlığında Şakirpaşa Konağı’nda toplantıda…

Paşa, burada Mondros Mütarekesi’nin neler getireceğini, 7’nci maddeye dayanılarak çok kısa süre sonra Adana’nın işgal edileceğini anlattı. Odada buz gibi bir hava esti.

Mücavirzade Mustafa Efendi, Adana şivesiyle “Biz bu saatten sonra payitaht, padişah tanımıyoruz. Malımız, canımız ve çocuklarımızla sana tabiyiz. Öldürmeden ölmeyeceğiz.” dedi. Adanalı, kendi şehrini kendi koruyacaktı.

Aynı tavrı Anadolu insanı da gösterebilir miydi?

Mustafa Kemal, yaveri Cevat Abbas’a sessizce “Oldu bu iş” dedi. Kendi göbeğini kendi kesmek isteyen, umudunu kaybetmiş padişah yerine kendine güvenen bir halk sadece kurtuluşun değil, Cumhuriyet’in de habercisiydi. Mustafa Kemal, Şakirpaşa Konağı’ndaki toplantıyı şu sözlerle noktaladı:

Sizler bu andan itibaren işgal kuvvetlerine karşı koymak için bir teşkilat kurun. Uygun yerlere siperler kazın. Gereken silah ve malzemeyi ben temin edeceğim.

Toplantı bitmiş ve Milli Mücadele, Samsun’dan 6 ay önce Adana’da Şakirpaşa Konağı’nda başlatılmıştı. Mustafa Kemal’in düşmanla mücadele edeceğini bildiren telgrafları, yaptığı gizli toplantılar Yıldırım Orduları Komutanlığı’nın lağvedilmesine, kendisinin padişah emriyle merkeze çağrılan bir subay konumuna taşıdı. O da 10 Kasım 1918 gecesi İstanbul’a hareket etmek üzere Adana garına geldi. Adanalıların tutumundan çok mutlu olmuştu. Seyahat boyunca Mücavirzade Mustafa Efendi’nin sözlerini düşündü:

Biz bu saatten sonra payitaht, padişah tanımıyoruz. Malımız, canımız ve çocuklarımızla sana tabiyiz. Öldürmeden ölmeyeceğiz.

13 Kasım 1918…

Haydarpaşa…

Padişah emri ile merkeze çağrılan Mustafa Kemal, Avrupa yakasına geçmek için Kartal istimbotuna binmişti ancak beklemesi gerekiyordu.

İşgal kuvvetlerinin donanmasının Boğaz’da geçit töreni vardı. Zırhlıların namlusu padişahın sarayına dönüktü. İstanbul işgal edilmişti.

Yaveri Cevat Abbas, başını öne eğmişti. Çenesinden tutup kaldırdı. “Geldikleri gibi giderler” dedi. Bu cümlede Şakirpaşa Konağı’nda Adanalının “Öldürmeden ölmeyeceğiz” suflesi vardı…

İŞGAL BAŞLADI

Gerçekten tam da Mustafa Kemal’in dediği gibi oldu…

23 Kasım 1918’de İstanbul Hükümeti, Adana ve çevresinin boşaltılmasını, İngilizlerin kızdırılmamasını istedi. Adanalılar bu karara isyan etti. Durumu protesto eden Adanalılar, telgraflarıyla dönemin içişleri bakanına “Memleketimizi terk etmeyeceğiz” mesajı verdi.

Ve 17 Aralık 1918’de önce Mersin işgal edildi ve ardından 24 Aralık 1918’de Adana

19 Aralık’ta işgal askerleriyle birlikte gelen Ermeniler, o yıllarda Adana’ya bağlı Dörtyol’da Türk evlere saldırmaya başlamıştı bile…

İşgalci komutanın ilk emri Türk bayrağını yasaklamak oluyor. Jandarmanın fesinde bulunan ay-yıldızlar koparılıyor. Okullardaki Türk bayrakları indiriliyor.

Önemli ailelerin çocukları Taşköprü’de düzenlenen seremonilerle kırbaçlanıyor. Tüfek, çakı bulunduranlar hapse atılıyor. Suriye’den getirilen 70 binin üzerindeki Ermeni bölgeye yerleştiriliyor. Fransızlardan destek alan Ermeniler, Türklere hakaret etmekle kalmıyor, kiliselerde yakaladıkları Türkleri kesiyor, boğuyor, öldürüyor.

Şehir merkezinde direniş örgütleme potansiyeli olanlar cezalandırılıyor.

Zira, 10 Temmuz 1920’de ‘Kaç Kaç’ olayı vardır ki başlı başına bir konferans konusudur. Adanalıların çoluk çocuk öldürüldüğü, şehirlerinden sürüldüğü, Toroslara doğru kaçan insan kervanlarının üzerine uçaktan çivilerin atıldığı bir katliamdır.

DÜŞMAN BURNUNUN DİBİNDE KONGRE

Mustafa Kemal’in Adana’ya ikinci kez gelişi Büyük Millet Meclisi Başkanlığı döneminde, yani 5 Ağustos 1920 tarihindedir.

Dönemin savunma bakanı diyebileceğimiz Fevzi Çakmak’la Pozantı’ya gelen Mustafa Kemal, Güney Cephesi’ne, dolayısıyla Adanalılara moral vermek için Fransızların adeta burnunun dibine kadar gelmiştir.

Pozantı’da geçici Adana Vilayetini oluşturmak, Kuvvacılara moral vermek için burada bulunan Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in bir kıvılcımını yine burada çaktı. Pozantı’da oluşturulan Adana’nın valisi, belediye başkanı ve diğer yöneticileri için kongre delegelerinin oylarıyla seçim yaptırttı. Seçimler sonucunda İsmail Sefa, Adana Valivekili; Dıblanzade Mehmet Fuat, Adana Belediye Başkanı ve diğer görevlere de seçimle yöneticiler tayin edildi.

EŞİ LATİFE HANIM’LA BİRLİKTE GELDİ

Adana’nın Mustafa Kemal’de ayrı bir yeri vardı. Bu şehrin deli ve sıcakkanlı insanını çok seviyordu. Verimli toprağını çok seviyordu. Sanayi şehri olmasıyla, modern yüzünü çok seviyordu. 30 Ağustos zaferiyle ülke kurtarılmıştı ama sırada ekonomik kurtuluşun adımları vardı. Kalkınma için kafasında oluşturduğu pilot şehir Adana’ydı. Tarım ve sanayide yapacağı hamleleri ilk burada gerçekleştirecek ve çağdaş Türkiye’nin şehirlerine Adana’yı örnek gösterecekti. Henüz Cumhuriyet ilan edilmeden 7 ay önce 15 Mart 1923’te bir kez daha, yani 3’üncü kez Adana’ya geldi. Bu kez yanında henüz 45 gün önce evlendiği Latife Hanım da vardı. Trenden inen çiftler çılgın sevgi gösterileriyle karşılaştı. Bir grup kadın Latife Hanım’a yaklaştı. “Sizi biz ağırlayacağız” dediler. Mustafa Kemal’in yüzü asıldı.

Eşim neredeyse ben de orada olacağım. Ben neredeysem Latife Hanım da orada olacak” dedi.

Latife Hanım, kolordu ziyareti de dâhil her yerde Mustafa Kemal’in yanında oldu.

Mustafa Kemal bu ziyaretinde en çok belki de gençlere zaman ayırdı. Türkocağı’nda oturdu, onları uzun uzun dinledi. Ve “Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da doğmuştur” sözünü de burada söylemiştir. Bu sözü çalıştığı gazetesine aktaran gazeteci de Yeni Adana’dan Ferit Celal’dir.

MUSTAFA KEMAL RESMEN ADANALI OLUYOR

Her dönemde Adana’ya özel ilgi gösteren, yiğit Adanalıları çok seven Atatürk, 5 Ocak 1925 günü Kurtuluş Bayramı törenlerine bu kez “Cumhurbaşkanı” olarak davet edildi. Dönemin Adana Belediye Başkanı Ali Münif Yeğenağa, her hazırlığı tamamlamıştı. Bu hazırlıklar çerçevesinde en önemlisi Atatürk’e verilecek fahri hemşeri beratıydı. Her şey hazırdı; ama Atatürk, Ankara’nın yoğun gündemi dolayısıyla 5 Ocak 1925 günü Adana’da olamadı.

13 Ocak 1925 günü Adana’ya gelen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, ilk olarak Belediye Binası’na geçti. Ali Münif Yeğenağa, Atatürk’ü “Adanalı” yapan beratın gerekçesini yüksek sesle okudu:

Tarih, size millet kurtarıcısı, devlet kurucusu ve halâskâr gibi sıfatlar verecektir. Lakin biz size en lâyık olan sıfatı şöyle arz edebiliriz. İnsanlığı tufandan kurtaran Nuh, Türklüğü kan ve ateş tufanından kurtaran siz oldunuz. Biz Adanalılar size olan sevgimize mukabil olabilecek bir armağanı çok aradık; ancak bulamadık. Sizi hepimizin yüreğinden gelen bir hissiyatla hemşerimiz ilan ediyoruz. Kabulünüz şehrimizin onuru, Adanalıların gururu olacaktır. Arz ederim.

DÖRTYOL’DA ÇİFTLİK SATIN ALDI

Mustafa Kemal Atatürk, bu güzel şehrimizi, yani Adana’yı tam 9 kez ziyaret etti. 1925’ten sonraki ziyaretleri ekonomi ve Hatay konusu ağırlıklıydı. Dörtyol’da satın aldığı çiftlikte yeni ürünlerin denenmesinden, yeni tarım makinelerinin kullanılmasından büyük keyif alıyor, çiftlikte yapılan zirai uygulamaların millete örnek olmasını istiyordu. Atatürk’ün Adana ziyaretlerinde araştırılması gereken konulardan biri Misis’tir. Gazi Mustafa Kemal, Adana ziyaretlerinde birkaç kez Misis’te bekletilen vagonda gecelemeyi tercih etmiş, Misis’in antik şehir olma özelliği üzerinde de durmuştur.

HEYKELİ ÖNÜNDE FOTOĞRAF ÇEKTİRDİ

Atatürk’ün son Adana ziyareti daha önce çeşitli vesilelerle “Kırk asırlık bir yurt köşesi, düşman elinde esir kalamaz!” şeklinde dile getirdiği Hatay meselesi nedeniyle olmuştur. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Fransızlarla yapılan görüşmelerin uzaması üzerine Hatay konusundaki kararlılığını göstermek isteyen Ulu Önder, hastalığının ilerlemiş olmasına aldırış etmeden Adana’ya geldi. Bu doğrultuda 24 Mayıs 1938’de Adana’da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı.

Atatürk Parkı’nın önünden geçerken otomobilini durdurarak 29 Ekim 1935 günü açılışı yapılan Ali Hadi Bara’ya ait olan pelerinli heykeline baktıktan sonra önünden geçen askerleri teftiş etmiştir. Askerlerin intizamını çok beğenerek Tümgeneral İsmail Hakkı Akoğuz’u tebrik etmiştir. Ve heykeli önünde fotoğraf çektirmiştir.

SEYHAN’LA NİL’İ KARŞILAŞTIRDI

Adana’da kısa bir süre kaldıktan sonra Ankara’ya dönmek üzere gara gitmeye hazırlanan Atatürk’ün yanına Vali Tevfik Hadi Baysal geldi.

Adanalılar sizi daha uzun ağırlamak istiyor, efendim” dedi.

Bunun üzerine Atatürk, sabit bir noktaya uzun uzun baktı.

Yaverine, “Haydi Salih, Adana’yı gündüz gözüyle bir kez daha görelim” dedi.

Kalktılar. Seyhan Nehri kenarındaki belediye parkına geldiler.

Atatürk, bir süre çağlayarak akan Seyhan Nehri’ne baktı. Yanındakilere “Ne kadarını sulamada kullanabiliyoruz?” dedi.

Nil ile Seyhan’ın karşılaştırmasını yaptı.

Bu sırada bir bardak portakal suyu getirdiler.

Doktoru, “İçmeyin” işareti yaptı. O da kahve istedi.

Kahve bitince kalktı, istasyona gittiler.

SON BAKIŞ

Atatürk, kendisini götürecek tren hareket etmek üzereyken trenin penceresinden istasyona gelen dostlarına “Allahaısmarladık” diyerek el salladı.  Bu; “bu güzel memleket” dediği, hemşerisi olduğu Adana’ya son bakışıydı.

Adana, Mustafa Kemal’e ‘kurtuluşun ilhamını’ veren şehirdi…

Bağımsızlığı seven Adanalı, Cumhuriyet’i henüz ilanından 5 yıl önce isteyenlerin şehriydi…

Adanalılar, Fransızlarla Ankara Anlaşması yapabilmemizi sağlayan Karboğazı’nda 1000 Fransız askerini 44 kişiyle esir alan kahramanlardır.

Adana, fabrikaları sinemalarıyla, tarlaları okullarıyla Cumhuriyet’e en hızlı adapte olan şehirdir.

Adana; Atatürk’tür, Cumhuriyet’tir…               

Atatürk; Adanalının öz ve resmi hemşerisidir…

Not: Resimleyen – Fahri Pelit

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar